Meme Hastalıkları

Meme hastalıkları, kadınlarda sıklıkla görülmekte ve kadınların hekime başvurma sebepleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Hastalarda en sık rastlanan şikâyet, memede kitle hissedilmesidir. Diğer şikayetler ise memede ağrı, meme başı akıntısı, memede büyüme, meme başı problemleri olarak sıralanabilir. Meme hastalıklarında sık görülen şikayetlerden bir diğeri de meme ağrısı olarak karşımıza çıkar. Eğer ağrıya eşlik eden başka bir belirti yoksa bu durum genelde patolojik bir anlam ifade etmez. Elbette ailede meme kanseri öyküsü bulunuyorsa durum değişebilir.

Meme hastalıklarının tanısında, hastanın öyküsü ve fiziki muayene büyük önem taşır. Fiziki muayene genel beden muayenesini de kapsamalı ve muayene yapılırken kadının menstrüel siklüsün hangi döneminde olduğu dikkate alınmalıdır. Muayene ve hastanın öyküsü ile birlikte hastalığın teşhis edilmesi için ultrasonografi, mamografi gibi yöntemlere de başvurulabilir. Tanı ve tedavi sırasında başvurulacak tüm yöntemlere muayeneyi gerçekleştiren hekim karar vermelidir.

Meme hastalıkları, mutlaka alanında uzman bir cerrah tarafından değerlendirilmelidir. Meme hastalıkları konusunda belirtilere sahip olan kişiler telaş ve endişe içerisinde olacağı için tanı olabildiğince çabuk bir şekilde konmalıdır. Hekim, oluşturacağı takip ve tedavi planı ile birlikte hastanın psikolojisini de dikkate almalıdır. Meme hastalıklarının farklı belirtileri olabilir! Bu belirtiler meme kanseri gibi hayati durumlara da basit operasyonlar ya da ilaç tedavisi ile tedavi edilebilen meme hastalıklarına da işaret edebilir. Memede kitle oluşumu, ağrı, döküntü veya kızarıklık, akıntı, meme başında farklılıklar gibi belirtilere rastlarsanız lütfen doktora başvurunuz.

Meme Kanseri

Kadınların korkulu rüyası olan meme kanseri, dünya genelinde ortalama her 8-10 kadından birinin yaşamının herhangi bir döneminde yakalandığı bir hastalıktır. Görülme sıklığı yaşla birlikte artmakta olup kadınlarda kanserden ölümlerin başta gelen nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Meme kanseri önlenemez; ancak erken teşhis ve tedavi ile birlikte başarılı sonuçlar alınabilir. Erken teşhis tüm kanser türlerinde önemli olsa da söz konusu meme kanseri olduğunda hayat kurtarıcıdır. Pek çok meme kanseri, erken teşhis ile birlikte tamamen tedavi edilebilmektedir.

Meme kanserinde erken teşhis için kadınların kendi memeleri hakkında bilgi sahibi olmaları ve tarama yöntemi, son derece önemlidir. Kadınların kendi kendine muayeneyi öğrenmeleri ve memelerini periyodik olarak muayene etmeleri gereklidir. Meme kanserli kadınların yüzde 90'ından fazlasının kanserlerini kendilerinin fark ettiği unutulmamalıdır.

Meme kanseri belirtileri, mutlaka bir cerrah tarafından değerlendirilmelidir. Mamografi ve cerrahi işlem gibi kararlar muayeneyi gerçekleştiren hekim tarafından verilmelidir. Eğer siz de meme kanseri belirtilerinden herhangi birini veya birkaçını yaşadığınızı düşünüyorsanız lütfen doktora başvurunuz. Meme hastalıkları ve meme kanseri hakkında detaylı bilgi sahibi olmak, sorularınıza yanıt bulmak için aşağıda yer alan ''Çok Sorulanlar'' kısmını inceleyebilirsiniz.

Meme Kanseri Hakkında Çok Sorulanlar


Meme Hastalıkları konusunda soru cevaplardan oluşan kısa bilgileri aşağıdaki başlıklara tıklayarak okuyabilirsiniz.

Meme dokunun iç yapısında salgı bezleri, yağ dokusu ve bağ dokusu bulunur. Meme lobları (süt üreten bezler), tıpkı papatya yaprakları düzenindeki gibidir. Loblar, lobüler denilen yapılara ayrılır. Lobüler yapılar hamilelik sırasında süt üretir. Meme başına süt taşımak için minik kanallar bulunur. Memeye şekil veren destek yapı ise yağ dokusu ve fibröz (lifli) bağ dokusundan oluşur.

Meme hastalıklarının farklı birçok belirtisi olabilir. Bu belirtiler meme kanseri gibi hayati tehlikesi olan bir hastalığa, basit operasyonlar ya da ilaç tedavisi ile tedavi edilebilen meme hastalıklarına işaret olabilir. Aşağıdaki belirtilere rastlarsanız lütfen doktorunuza başvurunuz.

 

• Memede ele gelen yumru şeklinde şişlik
• Meme derisinde kalınlaşma
• Döküntü veya memede kızarıklık
• Yeni başlayan meme ağrısı
• Meme başı etrafında ve meme derisinde çukurlaşma
• Meme başı akıntısı
• Koltuk altı bölgesinde ele gelen kitleler
• Adet döneminden farklı olarak memede ya da meme başının görünüşündeki değişiklikler.

Meme ağrısı pek çok kadını kaygılandıran bir durumdur. Ancak çoğunlukla hormonal değişikliklere bağlı gelişebiliyor. Nadir olarak da meme kanserinin bir belirtisi olarak karşımıza çıkıyor. Meme kanserinin sadece %10’ una ağrı eşlik ediyor.

Kadınların, hayatlarının belli dönemlerinde meme ağrısı ve hassasiyeti yaşaması oldukça normaldir. Bu durumlar;

  • Emzirme dönemi
  • Meme kisti varlığı
  • Adet dönemi öncesi
  • Menapoza girmeden önceki dönem (Premenapoz)
    Hamilelik dönemi
  • Yanlış ölçüde sütyen kullanımı. (Çok sıkı ya da fazla bol çamaşır kullanımı ağrıya neden olabiliyor.)

 

Meme ağrısının şiddeti ve süresi de önemlidir. Uzun süreli ve şiddetli ağrılar yaşıyorsanız bu, farklı meme rahatsızlıkları veya meme kanserinin bulgusu olabilir. Bu durumda vakit kaybetmeden genel cerrahi uzmanına başvurmanız önemlidir.

Meme başı akıntısı menopoz öncesi dönemdeki (Premenopoz) kadınlarda daha sık rastlanılan bir durumdur. Genellikle bu durum vücuttaki hormonal değişikliklere bağlı olarak gelişebilir ve çoğunlukla her iki memede birden olan ve sütlü bir akıntıdır.

Yalnız bazı durumlarda meme başı akıntısı daha tehlikeli hastalıkların belirtisi olabiliyor.

Kanlı meme başı akıntısı: Eğer meme başı akıntısı kanlı ise meme kanalı içinde küçük, parmaksı yapı varlığından şüphelenilir (intraduktal papillom). Kanlı meme başı akıntısı aynı zamanda meme kanserinin de belirtilerinden biridir.

Yeşilimsi meme başı akıntısı: Eğer meme başı akıntısı yeşilimsi renkte ise meme başı veya aerolanın altında kist olduğunun bir işareti olabilir. Bu durumda da mutlaka doktora başvurulmalı ve ultrason gibi görüntüleme yöntemleri ile detaylı olarak incelenmelidir.

Renksiz meme başı akıntısı: Meme başı akıntısının renksiz olması kanser hücresi gibi anormal hücre gelişimin bir belirtisi olabiliyor. Her iki memede de akıntı olduğunda genelde kanser riski daha düşüktür.

Hangi türden meme başı akıntısı yaşarsanız yaşayın mutlaka genel cerrahi uzmanına başvurunuz. Hayati tehlikesi olmayan bir sorun olabileceği gibi, kanser gibi ciddi bir hastalığın belirtisi de olabiliyor.

Fibrokistik meme hastalığı halk arasında çoğu artmış meme kanseri riski taşımayan; içi sıvı dolu kistler, nodüler yapıda ağrılı meme ve fibroadenoma denilen iyi huylu tümörü tarif etmek için kullanılır. Fibrokistik meme hastalığı, sıklıkla fibrokistik meme veya fibrokistik değişiklikler olarak isimlendirilir.

Kadınların yaklaşık %50'sinde rastlanmaktadır.

Fibrokistik meme kanseröz bir oluşum değildir, fakat bazı kadınlar için can sıkıcı veya konforsuz olabilir. Memede ağrılı, ele gelebilen küçük yumrumsu yapılar olarak hissedilebilir.

Komplike olmayan fibrokistik hastalık ve basit fibroadenomlarda meme kanseri riskinde artış söz konusu değildir.

Artmış meme kanseri riski ile birlikte olan tek fibrokistik meme hastalığı atipik hiperplazi ile birlikte olanıdır. Bunu da şüpheli durumda doktorunuzun aldığı parçanın patoloji uzmanı tarafından incelenmesi ortaya koyacaktır.

Meme kistleri; memede yer alan içi sıvı dolu keselerdir. Genellikle kanser olmayan; benign (İyi huylu) yapılardır. Meme dokusunda bir ya da birçok kist oluşumu gözlenebilir. Kistler genellikle yuvarlak veya oval yapıda yumrulardır ve çoğu zaman içi su dolu balon ya da üzüm gibi hissedilir. Ancak bazen daha katı yapıda da olabilir. Meme kistlerine her yaşta kadında rastlanabilir. Ancak en sık 35-50 yaş arası (Menapoz öncesi dönem) kadınlarda gözlenmektedir. Eğer menapoz döneminde hormon tedavisi alınmıyorsa meme kistleri çoğunlukla menapozdan sonra kendiliğinden kaybolur. Basit meme kistleri çok büyük ya da ağrılı olmadıkça tedavi gerektirmez. Rahatsızlık veren kistlerin tedavi ise kist sıvısının drene edildiği (sıvının boşaltıldığı) müdahaleler veya operasyonlar ile gerçekleşir.

Meme kistinin belirtileri / semptomları nelerdir?

• Düzgün hatlı, yuvarlak veya oval, kolay hareket ettirilebilir yumru yapılardır (Her zaman olmasa da bu yapıdaki kistler genellikle iyi huylu (benign) tümörlerdir).

• Genellikle tek bir memede bulunur ancak bazen aynı anda iki memede de gözlenebilir.

• Yumrunun olduğu alanda ağrı ya da hassasiyet gözlenir.

• Adet döneminde olmasanız bile memede büyüme ve hassasiyet gözlenir.

• Bir ya da birden fazla meme kistine sahip olmanız meme kanserine yakalanma riskini arttıran bir durum değildir. Ancak meme kistiniz varsa doktora başvurmanız önemlidir.

Ne zaman doktora gitmeliyim?

Sağlıklı kadınlarda normal meme dokusu yumrulu ve nodüler hissedilir. Ancak meme dokusunda yeni bir yumru hissettiyseniz ve adet döneminden sonra bu yumru kaybolmadıysa ya da yumrular büyümeye başladıysa ya da başka değişiklikler gösteriyorsa mutlaka doktora başvurmalısınız.

Meme kistlerinin nedenleri

• Meme dokunun iç yapısında salgı bezleri, yağ dokusu ve bağ dokusu bulunur. Meme lobları (süt üreten bezler) tıpkı papatya yaprakları düzeninde bulunur. Loblar, lobüler denilen yapılara ayrılır. Lobüler yapılar hamilelik sırasında süt üretir. Meme başına süt taşımak için minik kanallar bulunur. Memeye şekil veren destek yapı ise yağ dokusu ve fibröz (lifli) bağ dokusundan oluşur.

• Memedeki bezlerin ve bağ dokunun büyümesi süt kanallarının tıkanmasına neden olur. Bunun sonucunda süt kanalları genişleyip sıvı ile dolar ve meme kisti denilen yapı ortaya çıkar.

Mikrokistler: Mikrokistler hissedilemeyecek kadar küçük yapıdadır. Ancak mamografi ya da ultrason gibi görüntüleme testleri ile gözlenebilirler.

Makrokistler: Makrokistler ise elle hissedilebilecek kadar büyük yapıdadır ve 2,5-5 cm ye kadar büyüyebilir. Bu büyük meme kistleri, yakınındaki meme dokusuna baskı yaparak ağrı veya rahatsızlığa neden olabilir.

Meme kistlerinin neden oluştuğu hala tam olarak bilinmemektedir. Ancak vücutta fazla östrojenin meme dokusunun büyümesine yol açarak kistlerin oluşumunda rol oynadığı yönünde bazı görüşler bulunur.

Meme kistlerinde tedavi

Sıvı ile dolu basit meme kistleri için tedavi gerekli değildir, bunlar düzenli aralıklarla usg ile takip edilmelidir. Eğer henüz menopoz dönemine girmediyseniz doktorunuz meme kistinizin küçülüp küçülmediğini gözleyebilmek için takip etmek isteyecektir.

İnce iğne aspirasyonu: İnce iğne aspirasyonu, meme kistinin tanısı için kullanılan bir prosedürdür. Aynı zamanda büyük veya ağrılı olan meme kistlerinin tedavisinde de kullanılmaktadır. Bu işlemde size rahatsızlık veren kistin içindeki sıvı drane edilir (boşaltılır). Bu sayede ağrı ve diğer rahatsızlıklarınız ortadan kalkar. Eğer meme kistiniz varsa birden fazla sıvı drenajına ihtiyaç duyulabilir. Tekrarlayan kist ya da yeni kist oluşumuna oldukça sık rastlanmaktadır.

Hormon kullanımı: Doğum kontrol haplarının kullanımı hem adet döngüsünün düzenlenmesine yardımcı olmakta hem de meme kistlerinin azalmasını sağlamaktadır. Ancak doğum kontrol hapları ya da diğer hormon ilaçlarının kullanımının çeşitli yan etkileri olabilir. Bu nedenle genellikle şiddetli semptomları (belirtileri) olan kadınlar için önerilmektedir.

Cerrahi: Belirli durumlarda meme kistlerinin cerrahi metotlarla alınması söz konusu olabilir. Memedeki kistler, aspirasyona rağmen tekrarlıyorsa, bazı komplike kistlerde, tümör şüphesi taşıyorsa, kanlı bir sıvı içeriyorsa, tedavi için cerrahi methodlar tercih edilebilir.

Fibroadenomlar katı yapıda ve benign (İyi huylu/kanser olmayan) tümörlerdir. Genç kadınlarda sık rastlanıyor. Özellikle hamilelik ve emzirme döneminde fibroadenom görülme sıklığı artıyor.

Tanı nasıl konur?

Eğer meme dokunuzda katı yumru/yumrular hissettiyseniz doktorunuza başvurunuz.

• Klinik meme muayenesi
• Mammogram
• Ultrason
• İnce iğne aspirasyonu gibi yöntemlerle tanı konulabiliyor.

Fibroadenom nasıl tedavi edilir?

Eğer fibroadenom büyükse ya da kişiyi endişelendiriyor ve rahatsızlık veriyorsa küçük bir cerrahi işlemle (Eksizyonel biyopsi) alınabiliyor.

Mastit adı verilen meme enfeksiyonu tıkanmış süt kanallarının yada mikroorganizmaların neden olduğu bir hastalıktır. Çoğunlukla emzirme döneminde gözlenir. Bakterilerin meme başındaki çatlaklardan süt kanallarına ulaşması nedeniyle emzirme yolu ile memedeki sütün yeterince boşaltılamaması ya da bağışıklığın düşmesi nedeniyle ortaya çıkabiliyor.

Mastit emzirme döneminin dışında da gözlenebiliyor.

Belirtileri nelerdir?

Tek ya da her iki memede gözlenen;

• Kızarıklık
• Ağrı
• Sıcaklık
• Sertlik
• Şişkinlik
• Kitle ya da abse oluşumu ile birlikte genel halsizlik ve ateş

Tedavisinde eğer apse yoksa antibiyotik ve antienflamatuar ilaçlarla tedavi ediliyor. Apse gelişirse cerrahi drenaj uygulanabiliyor.

Meme kanseri; hücrelerin memede aşırı ve kontrolsüz bir şekilde büyüyüp vücudu istila etmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Meme kanserini bir nedene bağlamak doğru olmayacaktır. Kadın olmak, yaş, aile öyküsü, erken menarj, geç menopoz, kalıtsal yatkınlık, bir memede meme kanserinin mevcut olması, hormon replasman tedavisi, obezite, beslenme, sigara, alkol, inaktivite meme kanseri nedenleri arasında bulunmaktadır. 

Meme kanseri nedenleri arasında birçok etkenle beraber genetik etkenler de bulunmaktadır. Birinci derecede akrabada bir meme kanseri öyküsü varsa risk iki katına çıkmaktadır. İki akrabada  varsa risk üç katına çıkmaktadır.  Fakat aile öyküsü yani genetik; kesinlikle meme kanserine yakalanacağı durumunu tam anlamıyla doğurmamaktadır.

Meme kanseri riskini azaltmanın en önemli yollarından bir tanesi düzenli taramadır. Düzenli taramalarda her  yıl fizik muayene, ultrasonografi ve mamografi kullanılmaktadır. Kişisel önlem olarak ise kendi kendine meme muayenesi düzenli olarak yapılmalıdır.

Meme kanseri ile ilgili birçok istatistik bulunmaktadır. Bilinen bazı istatistikler şu şekildedir:

 

  • Küresel ölçekte meme kanserinin görülme sıklığı 100.000’de 40-50’tır.
  • Meme kanserinde erken teşhis büyük öneme sahiptir. Meme kanserli kadınların %90’ından fazlasının kanserlerini kendilerinin fark ettiği unutulmamalıdır.
  • Tüm meme kanserli vakalarının yaklaşık %1’i erkektir.
  • Meme kanserinin 50 yaşın üstündeki kadınlarda, 50 yaşın altındaki kadınlara göre 4 kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir.
  • Meme kanseri tanısı almış hastaların yarısı 65 yaş üstündedir.
  • Erkeklerde de meme kanseri görülmesine rağmen kadınlarda, erkeklerden 100 kat daha fazla meme kanseri görülmektedir.
  • Birinci derece akrabada meme kanseri öyküsünün olması riski iki katına çıkarmaktadır.
  • Meme kanserinde yaklaşık %5-10 arası oranda genetik yatkınlık söz konusudur.

Araştırmalar net sonuçlara işaret etmese de; düzenli spor yapmanın meme kanseri riskini azaltabileceğini göstermektedir. Bu yüzden düzenli olarak spor yapmak büyük öneme sahiptir. Bunun sebebi fiziksel aktivitenin enerji dengesi, hormonlar, inflamasyon ve vücut ağırlığı gibi birçok duruma etki etmesidir.

Kilolu olmak veya obez olmak meme kanseri risk faktörleri arasındadır. Özellikle menopozdan sonra obez veya fazla kilolu olmak meme kanserini daha güçlü bir şekilde tetikleyebilmektedir. Yağ dokusunun çok olması östrojen seviyesini arttırabilmektedir. Östrojen seviyesinin artması meme kanseri riskini arttırmaktadır. Ayrıca kilo, insülin seviyesini arttırmakta bu durum bazı kanser türleriyle direkt olarak ilişkilendirilmektedir. Fakat obezlik ve meme kanseri arasındaki ilişki karmaşık verilere sahiptir. Mesela çocukluğundan beri kilolu olan insanlar, yetişkin olduklarında kilo alanlara göre daha az risk taşımaktadır. Bununla birlikte bel bölgesindeki yağlanma; kalça ve uyluk bölgelerindeki yağlanmaya göre daha fazla risk oluşturmaktadır. Bu yüzden yaşam boyunca işi emniyete almalı ideal kiloda bulunulmalı, düzenli olarak fiziksel aktivite yapılmalı ve doğru besin kaynakları tüketilmelidir.

 Sigaranın tüm yaşamsal fonksiyonlar için büyük bir zararı vardır. Uzun süreli birçok araştırma sigara ve buna ek olarak alkol tüketmenin meme kanseri riskini arttırdığını göstermiştir. Sigara ve alkol bırakılmalı; sağlıklı beslenilmeli, düzenli fiziksel aktivite uygulanmalıdır.

Tıbbi ismiyle mastalji olarak bilinen meme ağrısı, kadınlar arasında sıkça rastlanan bir rahatsızlıktır. Meme ağrısı farklı nedenler doğrultusunda ortaya çıkabilir. Meme ağrısının altında masum nedenler olabileceği gibi masum olmayan nedenler de bulunabilir. Meme ağrısı adet döngüsünün doğal bir parçasıdır. Fakat şiddeti ve görülme sıklığı farklı hastalıkların habercisi de olabilir. Bu ağrılar tek bir memede veya her iki memede görülebilir.

Memede ağrı birçok neden neticesinde ortaya çıkabilir. Bu nedenleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Emzirme dönemi
  • Süt kanalları ve süt bezlerinde ortaya çıkan tıkanıklık, enfeksiyon gibi durumlar
  • Meme kisti varlığı
  • Adet dönemi öncesi
  • Kısırlık tedavisine yönelik kullanılan ilaçlar
  • Menapoza girmeden önceki dönem (Premenapoz)
  • Menopoz sonrası dönemde kullanılan östrojen ve progesteron hormon tedavileri
  • Hamilelik dönemi
  • Yanlış ölçüde sütyen kullanımı. (Çok sıkı ya da fazla bol çamaşır kullanımı ağrıya neden olabiliyor.)
  • Memelerin büyük olması
  • Meme kanseri ve benzeri meme hastalıkları

 Gebelik sonrasında bebeğe süt verme gibi bir durum yokken bir akıntı yaşanıyorsa bu durum meme başı akıntısı olarak değerlendirilmelidir. Meme başı akıntısı bir veya birden fazla kanaldan; aynı zamanda bir veya iki memeden gelebilir. Meme başı akıntısı kendiliğinden olabilir veya meme başını sıktığınız zaman gelebilir.

Meme başı akıntısı aşağıdaki durumlar neticesinde ortaya çıkabilir:

 

  • Süt kanalı genişlemesi
  • Vurma – çarpma gibi travmatik durumlar
  • Kanal içi iyi huylu tümörler
  • Prolaktin hormonu yüksekliği
  • Abse
  • Fibrokistik değişiklikler
  • Kullanılan bazı ilaçlar
  • Paget Hastalığı

Fibrokistik meme kadınların büyük bir kısmında görüldüğünden, fibrokistik meme hastalığı tabiri yerine artık fibrokistik meme yapısı denmektedir. Fibrokistik meme tabiri, çoğu artmış meme kanseri riski taşımayan; ağrı, ele gelen sert nodüler yapılar ile kendini gösterebilen, içi sıvı dolu kistler, sert fibrotik meme dokusu içeren  memeler için kullanılmaktadır.

Fibrokistik meme kanseröz bir oluşum değildir, fakat bazı kadınlar için can sıkıcı ve konforsuz olabilir.

Bu konuda daha fazla bilgi almak için diğer makalemizi de inceleyebilirsiniz; Fibrokistik Meme ( Detaylı Anlatım )

 Fibrokistik memenin en sık belirtisi ağrı ve ele gelen sert meme dokularıdır.  Adet öncesinde belirtiler artabilir.  Ultrasonografi gibi görüntüleme teknikleriyle tam olarak anlaşılması mümkündür. Kıvamı artmış fibrokistler kendini daha yoğun bir şekilde belli etmektedir.

 Aşırı yağlı beslenme, fazla kahve tüketimi ve kalıtım fibrokistik meme hastalığı risk grupları arasındadır.

Fibrokistik meme her yaşta görülmekle beraber  özellikle 30-50 yaş arasında sıklığı artmaktadır.

 Fibrokistik meme cerrahi müdahale gerektirmez. Eşlik eden başka patoloji varsa, patolojinin durumuna göre müdahale edilebilir.

 Şiddetli ağrı yaşanan durumlar söz konusu olduğunda ilaç tedavisi yapılabilmektedir.

Memedeki fibrokistik alanlar da meme dokusu olduğundan buralardan da meme kanseri gelişebilmektedir. Fibrokistik meme yapılı hastaların daha titiz takibi gerekebilir. Şüpheli durumlarda biopsi ile tanı netleştirilebilir.

Meme kistleri; memede yer alan içi sıvı dolu keselerdir. Genellikle kanser olmayan; benign (iyi huylu) yapılardır. Meme dokusunda bir ya da birçok kist oluşumu gözlenebilir. Kistler genellikle yuvarlak veya oval yapıda yumrulardır ve çoğu zaman içi su dolu balon ya da üzüm gibi hissedilir. Ancak bazen daha katı yapıda da olabilir. Meme kistlerine her yaşta kadında rastlanabilir. Ancak en sık 35-50 yaş arası (Menapoz öncesi dönem) kadınlarda gözlenmektedir. Eğer menapoz döneminde hormon tedavisi alınmıyorsa meme kistleri çoğunlukla menapozdan sonra kendiliğinden kaybolur. Basit meme kistleri çok büyük ya da ağrılı olmadıkça tedavi gerektirmez. Rahatsızlık veren kistlerin tedavisi ise kist sıvısının drene edildiği (sıvının boşaltıldığı) müdahaleler veya operasyonlar ile gerçekleşir.

Meme dokusunun iç yapısında salgı bezleri, yağ dokusu ve bağ dokusu bulunur. Meme lobları (süt üreten bezler) tıpkı papatya yaprakları düzeninde bulunur. Loblar, lobüler denilen yapılara ayrılır. Lobüler yapılar hamilelik sırasında süt üretir. Meme başına süt taşımak için minik kanallar bulunur. Memeye şekil veren destek yapı ise yağ dokusu ve fibröz (lifli) bağ dokusundan oluşur. Memedeki bezlerin ve bağ dokunun büyümesi süt kanallarının tıkanmasına neden olur. Bunun sonucunda süt kanalları genişleyip sıvı ile dolar ve meme kisti denilen yapı ortaya çıkar.

 Meme kistleri yüzeysel değil ve büyümediyse elle muayenede anlaşılmayabilir. Belirtiler hissediliyorsa mutlaka doktora başvurulmalı, ultrasonografi gibi görüntüleme tekniklerinden yardım alınmalıdır.

 Meme dokusunda  bir kitle hissettiyseniz ve adet döneminden sonra bu kitle kaybolmadıysa ya da kitle büyümeye başladıysa ya da başka değişiklikler gösteriyorsa mutlaka doktora başvurmalısınız.

 Meme kisti belirtilerini şu şekilde sıralamamız mümkündür:

 

  • Düzgün hatlı, yuvarlak veya oval, kolay hareket ettirilebilir yumru yapılardır (Her zaman olmasa da bu yapıdaki kistler genellikle iyi huylu (benign) tümörlerdir).
  • Genellikle tek bir memede bulunur ancak bazen aynı anda iki memede de gözlenebilir.
  • Yumrunun olduğu alanda ağrı ya da hassasiyet gözlenebilir.
  • Adet döneminde olmasanız bile memede büyüme ve hassasiyet olabilir.
  • Bir ya da birden fazla meme kistine sahip olmanız meme kanserine yakalanma riskini arttıran bir durum değildir. Ancak meme kistiniz varsa doktora başvurmanız önemlidir

 Kistler hormonal değişimlere göre artar, azalabilir, büyür veya küçülebilir. Özellikle menapoz esnasında kaybolabilir veya küçülebilir. Bununla birlikte stres, beslenme gibi durumların da kistin büyümesinde ve küçülmesinde büyük etkisi vardır. Bu gibi durumların düzenlenmesi oldukça önemlidir. Fakat tam anlamıyla kaybolur veya kendiliğinden geçer demek doğru olmayacaktır. Doktorunuz çeşitli görüntüleme ve tanı teknikleri ile sizi medikal veya cerrahi tedavilere yönlendirebilir.

 Meme kistleri ve diğer tüm hastalıklar için rutin takip büyük önem taşımaktadır. Özellikle meme kistlerine baktığımız zaman çok kısa süre içerisinde boyutlar değişebilmektedir. Bu yüzden her yıl düzenli olarak genel cerrahi muayenesi ve USG tetkiki yapılmalıdır.

 Meme kistleri birkaç milimetreden 10 cm’ye ve hatta daha fazla büyüklüğe sahip olabilir. Fakat memede kist kaç cm tehlikelidir gibi bir soru mantıklı değildir. Bu noktada görünüm özellikleri ve yapı büyük önem taşımaktadır. Doppler incelenmesinde damarlanma varlığı, bölmelerinin olması, düzgün olması, sınırlı olması, ince olması, kireçlenmesi gibi durumlar kanser açısından önemli olup olmadığını göstermektedir.

Sıvı ile dolu basit meme kistleri için tedavi gerekli değildir, bunlar düzenli aralıklarla USG (Ultrasonografi) ile takip edilmelidir. Eğer henüz menopoz dönemine girmediyseniz doktorunuz meme kistinizin küçülüp küçülmediğini gözleyebilmek için takip etmek isteyecektir.

İnce İğne Aspirasyonu: İnce iğne aspirasyonu, meme kistinin tanısı için kullanılan bir prosedürdür. Aynı zamanda büyük veya ağrılı olan meme kistlerinin tedavisinde de kullanılmaktadır. Bu işlemde size rahatsızlık veren kistin içindeki sıvı drene edilir (boşaltılır). Bu sayede ağrı ve diğer rahatsızlıklarınız ortadan kalkar. Eğer meme kistiniz varsa birden fazla sıvı drenajına ihtiyaç duyulabilir. Tekrarlayan kist ya da yeni kist oluşumuna oldukça sık rastlanmaktadır.

Hormon Kullanımı: Doğum kontrol haplarının kullanımı hem adet döngüsünün düzenlenmesine yardımcı olmakta hem de meme kistlerinin azalmasını sağlamaktadır. Ancak doğum kontrol hapları ya da diğer hormon ilaçlarının kullanımının çeşitli yan etkileri olabilir. Bu nedenle genellikle şiddetli semptomları (belirtileri) olan kadınlar için önerilmektedir.

Cerrahi: Belirli durumlarda meme kistlerinin cerrahi metotlarla alınması söz konusu olabilir. Memedeki kistler, aspirasyona rağmen tekrarlıyorsa, bazı komplike kistlerde, tümör şüphesi taşıyorsa,  tedavi için cerrahi metotlar tercih edilebilir.

 Ağrılı durumlarda doktor tarafından ilaç önerilebilmektedir. Tabii ki bu durum kistin iyi veya kötü huylu durumu olmasına göre de değişiklik gösterebilmektedir.  İyi huylu kistlerde takip önerilebilirken kötü huylu kistlere yönelik cerrahi tedavi başlatılır.

Fibroadenomlar katı yapıda ve benign (İyi huylu/kanser olmayan) tümörlerdir. Genç kadınlarda sık rastlanmaktadır. Özellikle hamilelik ve emzirme döneminde fibroadenom görülme sıklığı artmaktadır.

Bu konuda daha fazla bilgi almak için diğer makalemizi de inceleyebilirsiniz; Memede Fibroadenom ( Detaylı Anlatım )

 Fibroadenonum en sık belirtisi memede ele gelen kitledir. Bazen   ağrı da eşlik edebilir.

 Oluşum nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte; östrojen hormonuna karşı artmış hassasiyete bağlı olduğu düşünülmektedir. Özellikle hamilelik ve emzirme dönemlerinde görülme sıklığı artmaktadır.

Eğer meme dokunuzda katı yumru/yumrular hissettiyseniz doktorunuza başvurunuz.

  • Klinik meme muayenesi
  • Mammografi
  • Ultrasonografi
  • İnce iğne aspirasyonu, tru-cut biopsi gibi yöntemlerle tanı konulabilir.

 Fibroadenomlar en çok rastlanan solid (sert, katı, içi dolu) kitlelerden biridir.  Özellikle 15 – 35 yaşlarında ortaya çıkan bu iyi huylu tümörler  bazı zamanlarda (ör:gebelik gibi) büyüyebilir. İlerleyen yaşlarda ise küçülerek kaybolabilir.

Bir kaç yöntem kullanılabilir.

1.Bunlardan biri,  tru-cut (core biopsi), kalın iğne biopsisidir. Görüntüleme eşliğinde kitleden özel iğne ile doku örneği alınır.

2.Vakum biopsi ile kitle çıkarılabilir. Vakum yönteminde  iğneyle şüpheli dokuya girilir, doku vakumla iğnenin içine doğru çekilir. Ardından da kesilir. Kesilen parçalar ince bir hortum eşliğinde dışarı alınır.

3.Kitle cerrahi olarak lokal/genel anestezi altında çıkarılabilir.

Eğer fibroadenom büyükse ya da kişiyi endişelendiriyor ve rahatsızlık veriyorsa küçük bir cerrahi işlemle (eksizyonel biyopsi) alınabilir.

 Fibroadenomun kansere dönüşme riski oldukça azdır. Fakat ne olursa olsun takip edilmesi büyük önem arz etmektedir.

 Fibroadenom hamile kalmaya engel değildir. Fakat gebelik sırasında büyüme gösterebilir. Bu yüzden gebeliğin ilk aylarında ultrasonla varlığı tespit edilmeli ve gebelik boyunca takip edilmelidir.

 Memede fibroadenom gebelik sırasında büyüme gösterebilir.

Mastit adı verilen meme enfeksiyonu tıkanmış süt kanallarının ya da mikroorganizmaların neden olduğu bir hastalıktır. Çoğunlukla emzirme döneminde gözlenir. Bakterilerin meme başındaki çatlaklardan süt kanallarına ulaşması nedeniyle, emzirme yolu ile memedeki sütün yeterince boşaltılamaması ya da bağışıklığın düşmesi nedeniyle ortaya çıkabilir. Mastit emzirme döneminin dışında da gözlemlenebilir.

Tek ya da her iki memede gözlenen;

  • Kızarıklık
  • Ağrı
  • Sıcaklık
  • Sertlik
  • Şişkinlik
  • Kitle ya da abse oluşumu ile birlikte genel halsizlik ve ateş meme enfeksiyonu belirtileri arasındadır.

Meme enfeksiyonu meme başındaki çatlaklardan bakterilerin süt kanallarına ulaşması nedeniyle oluşmaktadır. Ayrıca sütün yeterince boşaltılmaması, aşırı sık emzirme ve bağışıklığın düşmesi de diğer nedenler arasındadır.

Meme enfeksiyonu eğer apse yoksa antibiyotik ve antienflamatuar ilaçlarla tedavi edilebilir. Apse gelişirse cerrahi drenaj gereklidir. 

Konu ile alakalı daha fazla bilgi almak için ilgili tedavi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz:  Meme Hastalıkları ve Cerrahisi Tedavi Sayfası

Meme Kanseri konusunda soru cevaplardan oluşan kısa bilgileri aşağıdaki başlıklara tıklayarak okuyabilirsiniz.

• Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür ve özellikle günümüzde oldukça yaygın görülen bir hastalık haline gelmiştir. Dünya genelinde ortalama her 8-10 kadından birinde, meme kanseri görülmektedir.

• Meme kanseri sadece kadınlarda değil nadir de olsa erkeklerde de gözlenmektedir. Tüm meme kanseri vakalarının yaklaşık %1’i erkektir.

• Meme kanserinin görülme sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. 50 yaşın üstündeki kadınlarda, 50 yaşın altındaki kadınlara göre 4 kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir.

• Meme kanseri tanısı almış hastaların yarısı 65 yaş üstündedir.

• Meme kanserinin pek çok farklı türü bulunmaktadır.

• Neyse ki yeni tedavi yaklaşımları, erken tanı, farkındalığın artması gibi olumlu gelişmeler sayesinde hastalığın tedavisi ve sağ kalım oranları giderek artmaktadır.

Erken teşhis meme kanserinin tedavisinde başarı için anahtardır. Bu nedenle tüm kadınların meme kanseri belirti ve bulgularını bilmesi, herhangi bir zamanda anormal durum tespit ettiğinde genel cerrahi uzmanına başvurması gerekiyor.

Aylık olarak kendi kendine meme muayenesi yapan bir kadın, kendi memesindeki herhangi bir değişikliği saptayabilir.

Olası meme kanseri belirtileri şu şekildedir;

  • Memenin içinde, kenarında ya da koltukaltı bölgesinde şişlik (yumru) veya artmış yoğunluk saptanması
  • Meme başı hassasiyeti
  • Meme derisinde değişiklikler ya da meme derisindeki gözeneklerin genişlemesi (Portakal kabuğu görünümü)
  • Memede kitle. (Memedeki kitlelerin hepsi önemlidir ve araştırılması gerekiyor. Fakat her kitle de kanser değildir.)
  • Meme büyüklüğü veya konturunun değişmesi. (Son zamanlarda olması önemlidir. Yoksa çoğu kadının bir memesi diğerine göre biraz büyük olabilir, bu normaldir.)
  • Memenin herhangi bir yerinde çukurlaşma, çekilme olması.
  • Meme başının çekilmesi.
  • Meme başı akıntısı; Özellikle berrak veya kanlı akıntı olması.

 

Bu semptomlar olduğunda mutlaka konunun uzmanı genel cerrahi hekimine başvurularak gerekli muayene ve tetkiklerin yapılması gerekiyor. Hiçbir semptom olmazsa bile düzenli aralıklarla meme kontrolünün yapılması erken tanı koymada büyük önem taşıyor.

  • Kadın olmak: Erkeklerde de meme kanseri görülmesine rağmen kadınlarda, erkeklerden 100 kat daha fazla meme kanseri görülüyor. Bu durum, meme kanseri hücrelerinin büyümesini uyaran kadınlık hormonlarının (Östrojen ve progesteron), erkeklerde daha az olmasıyla izah ediliyor.
  • Yaş: Meme kanseri görülme sıklığı yaşla birlikte artıyor. 50 yaş üstündeki kadınlarda, 50 yaş altındaki kadınlara oranla 4 kat fazla görülüyor.
  • Aile öyküsü olması: Birinci derece akrabada bir meme kanseri öyküsü olduğunda risk iki katına çıkarken, iki akrabada varsa risk üç katına çıkıyor. Baba tarafında meme kanseri olması da riski artırıyor. Fakat aile öyküsünün pozitif olması o kişinin mutlaka meme kanserine yakalanacağı anlamına gelmiyor. Zira her 10 meme kanserli hastanın, 8’ inde aile öyküsü bulunmuyor.
  • Erken menarj: İlk adet yaşının 12’ den önce olması, daha uzun süre vücudu östrojen ve progesteron hormonuna maruz bıraktığından hafifçe artmış risk olarak değerlendiriliyor.
  • Geç menopoz: 55 yaşından daha ileri yaşta menopoza girilmesi yine vücudu daha uzun süre kadınlık hormonlarına maruz bıraktığından hafifçe artmış risk olarak kabul ediliyor.
  • 30 yaşından sonra çocuk sahibi olmak veya hiç doğum yapmamak.
  • Kalıtsal yatkınlık: Yaklaşık %5-10 arası meme kanserinde genetik yatkınlık söz konusudur. (BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonları taşıyanlarda)
  • Kişinin kendinde meme kanseri olması: Bir memede kanser varsa diğer memede kanser gelişme olasılığı da artıyor.
  • Memede bir takım benign oluşumların saptanması: (Fibrosis, adenozis, duktal ektazi vs.)
  • Hormon replasman tedavisi: Östrojen veya progesteronla kombine östrojen kullanımı.
  • Mamografide meme dokusunun yoğun olarak tespit edilmesi
  • Obezite
  • Beslenme
  • Sigara
  • Alkol
  • İnaktivite

Meme kanseri risk faktörlerinden birine veya fazlasına sahip olmanız meme kanseri olacağınız anlamına gelmez. Bazı faktörler diyet ve egzersiz gibi kişisel davranışlarla ilgiliyken bazıları çocuk sahibi olmak, hormon içeren ilaçlar kullanmak gibi durumlarla ilgili olabilir. Bu nedenle kişisel davranışlarla ilgili olan risk faktörlerini ortadan kaldırmak mümkün olabileceği için bu anlamda çeşitli önlemler almak meme kanserinden korunmanıza yardımcı olabilir.  Meme kanseri risk faktörleri kısaca şu şekilde sıralanabilir:

Alkol Tüketimi: Alkol tüketimi meme kanseri risk faktörleri arasında yer alır. Alınan alkol miktarı ile birlikte kanser riski de artış göstermektedir. Sigara içenlere kıyasla, günde 1 alkollü içecek alan kadınların meme kanserine yakalanma riski çok düşüktür. Günde 2 ile 3 alkollü içecek içenler ise alkol almayan kadınlara kıyasla yaklaşık %20 oranında daha fazla bir risk taşır. Aşırı alkol tüketiminin diğer kanser türlerine yakalanma riskini de arttırdığı bilinmektedir.

Fazla kilolu veya obez olmak: Özellikle menopozdan sonra fazla kilolu veya obez olmak da meme riskini arttırmaktadır. Menopoz dönemiyle birlikte daha fazla yağ dokusunun olması, östrojen düzeylerini artırabilir; bu da meme kanseri riskinin artmasına neden olabilir. Ayrıca kilolu kadınlar daha yüksek insülin seviyesine sahiptirler. Yüksek insülin seviyeleri, meme kanseri de dahil olmak üzere bazı kanser türleriyle bağlantılıdır.

Yine de kilo ve meme kanseri riski arasındaki bağlantı karmaşıktır. Örneğin, bir yetişkin olarak kilo alan kadınlar için risk artmış gibi gözükmekte ancak çocukluktan beri aşırı kilolu olanlar arasında risk artışı olmayabilmektedir… Ayrıca, bel bölgesindeki aşırı yağlanma, kalça ve uyluk bölgelerindeki aynı miktardaki yağlanmadan daha fazla risk oluşturabilir. Araştırmacılar, vücudun çeşitli bölgelerindeki yağ hücrelerinin bunu açıklayabilecek ufak tefek farklılıklara sahip olduğuna düşünmektedir.

Fazla kilolar, farklı meme kanseri türleri üzerinde de farklı etkilere sahip olabilir. Örneğin, bazı araştırmalar menopoz öncesi kilolu olmanın üçlü negatif meme kanseri riskini artırabileceğini önermektedir.

Amerikan Kanser Derneği, yaşamınız boyunca sağlıklı bir şekilde kilo vermenizi ve yiyecek alımınızı fiziksel aktiviteyle dengeleyerek fazla kilolardan kurtulmanızı önermektedir.

Fiziksel olarak aktif olmamak: Düzenli fiziksel aktivitenin meme kanseri riskini azalttığı bilinmektedir. Özellikle menopoz dönemini geçmiş kadınlar üzerinde yapılan araştırmalar, bunu kanıtlar niteliktedir. Asıl soru; ne kadar aktiviteye ihtiyaç duyulduğudur. Bazı çalışmalar, haftada birkaç saat bile olsa yapılan egzersizin meme kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir. Fiziksel aktivitenin meme kanseri riskini nasıl azaltabildiği tam olarak bilinmemekle beraber, bunun vücut ağırlığı, inflamasyon, hormonlar ve enerji dengesine olan olumlu etkilerinden kaynaklanabileceği düşünülmektedir.

Güçlü meme kanseri öyküsüne sahip ailelerde gözlenen durumlar şöyledir;

 

  • Ailenin aynı tarafında (Örn: anne tarafında ya da baba tarafında) birden fazla nesilde, menapoz öncesi gözlenen meme kanseri vakası.
  • Her iki memesinde meme kanseri olan aile bireylerinin bulunması.
  • Ailedeki erkeklerde kanser tanısı bulunması.
  • Ailede meme kanserinin yanı sıra over (Yumurtalık) kanseri olan bireylerin olması.

Eğer ailenizde güçlü meme kanseri yada yumurtalık (over) kanseri öyküsü var ise BRCA genetik mutasyon testi yaptırabilirsiniz. Ancak şunu da anlamak gerekir ki test sonuçları ne olursa olsun meme sağlığınızın geleceğini %100 tahmin etmek mümkün değildir. Meme kanseri için yapılan genetik tarama, karar vermenizde yardımcı olmak için biraz daha bilgi vermeyi sağlıyor. Eğer BRCA genetik mutasyon testiniz pozitif çıktıysa meme kanserine yakalanma riskiniz %65-80 arasında, over (yumurtalık) kanserine yakalanma riskiniz ise %40 civarındadır. Ailesinde meme/over kanseri olan bazı kadınların BRCA gen mutasyon testi sonucu negatif çıkabiliyor. Ancak bu test sonucu asla meme veya over kanserine yakalanmayacağınız anlamına gelmiyor.

20 yaşından sonra ayda bir kez kendi kendine muayene ve iki yılda bir doktor kontrolü, 40 yaşından sonra yine ayda bir kendi kendine muayene ve yılda bir kez doktor muayenesi öneriliyor. Memede farklı patolojiler saptandığında veya mevcut risk faktörlerine göre bu takip programı sıklığı artabiliyor. Kişisel değerlendirme için genel cerrahi uzmanının görüşü önem taşıyor.

Öncelikle bir ayna karşısına geçilerek ilk olarak kollar aşağıda iken, sonra kollar havada iken memelerdeki simetriye, ciltte çekilme olup olmadığına, meme derisindeki değişikliklere, meme başında çökme olup olmadığına bakılıyor. Daha sonra banyoda veya oturarak, elin orta üç parmağının iç yüzüyle, meme başından başlayıp koltukaltına doğru, dairesel hareketlerle meme dokusu içindeki olası farklı yapılar hissedilmeye çalışılıyor. Aynı işlem yatarak da tekrarlanıyor.

Meme ile ilgili tetkikleri yaptırmadan, önce genel cerrahi uzmanı muayenesi sonra meme USG, mamografi ve gerekirse meme MRI (Manyetik Rezonans Görüntüleme) gibi radyolojik tetkiklerin yapılması uygun sıralamadır. Sadece radyolojik tetkik, meme muayenesi yapılmadan eksik kalmaktadır. Meme tetkiklerinde rutin olarak 40 yaş altında meme USG, 40 yaş üstünde meme USG ve mamografi yapılıyor. Memede bu tetkiklerde saptanmayan sadece fizik muayene ile tespit edilebilen lezyonlar olduğu unutulmamalı. Bu durumlarda gerekirse meme MRI ’ı çekilebiliyor. Tetkik öncesi yapılan meme muayenesinde saptanmış olan kitle vs. varlığında, klinik ön tanı ile radyolojik tetkike başvuran hastalarda; cerrah ile radyolog arasında iletişim daha iyi oluyor ve bu durumda olası kişisel yanlış değerlendirmelerin önüne büyük oranda geçilebiliyor.

Takip aralığının da klinisyenin kişisel risk faktörlerini değerlendirmesi ile belirlenmesi en uygun olan yaklaşımdır.

Mamografik taramanın erken tanı sayesinde meme kanserinden ölümleri azalttığı biliniyor. Tarama, 40 yaşından sonra yılda bir kez olarak öneriliyor.

Aile öyküsü pozitif olan hastalarda; meme tetkiklerine, akrabada görülen meme kanseri olma yaşından 5-10 yıl önce başlanması öneriliyor.

İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (İİAB): Bir enjektörle memedeki tümörden hücre örnekleri toplanıyor. Toplanan örnekler patoloji uzmanı tarafından inceleniyor. Kanser olup olmadığı belirleniyor. Günümüzde daha az kullanılıyor.

Tru-Cut Biyopsi: Özel bir alet ile lokal anestezi ve görüntüleme altında kitleden doku örneği alınıyor. Memede kitle saptandığında en çok yapılan biopsi türü budur.

Tel İle İşaretli Bölgenin Çıkarılması: Bu yöntemde memedeki kitle veya şüpheli alana radyolojik olarak ince bir tel yerleştiriliyor. Sonrasında bu alan ameliyathanede genel anestezi altında tel rehberliğinde çıkarılıyor.

Vakum Biopsi: Bu yöntemde memedeki şüpheli alandan radyolojik olarak genişçe örnek alma şansı olmaktadır.

İnsizyonel(Kesitsel Biyopsi): Bu uygulamada lokal anestezi altında memedeki kitleden bir parça alınıyor ve incelenmesi için patolojiye gönderiliyor. Memedeki kitle çok büyükse ve memedeki tümör cildi tutmuşsa yapılabiliyor.

Eksizyonel Biopsi: Burada lokal veya genel anestezi altında memedeki kitlenin tamamı çıkarılır.

Ameliyat Sırasında Biyopsi(Frozen Biopsi): Kanser şüphesi bulunan kitle ameliyat sırasında çıkarılıp operasyon esnasında incelenmek üzere ameliyathanede hazır bulundurulan patoloji uzmanına veriliyor ve anında incelenerek ameliyatın seyri belirleniyor. Meme kanserinde daha çok koltukaltı lenf bezlerinin değerlendirilmesinde Sentinel Lenf Nodu Biopsisi (SLNB) tekniğinde kullanılıyor.

Meme kanserinin pek çok alt tipi bulunuyor. Ancak temel olarak ikiye ayırmak mümkün.

Non-invaziv Meme Kanserleri

Yayılma göstermeyen kanser için kullanılan terimdir. Bu kanserlere “in situ” da deniliyor. En sık rastlanan yayılma göstermeyen kanser tipleri; “Duktal Karsinoma İn Situ” ve “Klasik Lobüler Karsinoma İn Situ” dur.

Duktal Karsinoma İn Situ (DKİS): Tipik bir belirtisi bulunmuyor. El ile muayene bulgusu da genellikle eşlik etmez. Bu kanser türü çoğunlukla mamografi ile ortaya çıkıyor. Mamogram görüntüsünde mikrokalsifikasyon denilen düzensiz yapıda ufak boyutlu kireçlenme bulgularına rastlanıyor. Biyopsi yapılarak kesin tanı konulabiliyor.

Kanser noninvaziv olduğu sürece metastaz (Yayılım) göstermiyor. DKİS’i olan ve lumpektomi ile birlikte radyasyon tedavisi gören kadınlarda lokal nüks görülme (Aynı yerde kanserin tekrarlaması) riski %5-15 olabiliyor. Yine DKİS tanısı konan ve total mastektomi ile tedavi edilen kadınlarda lokal nüks görülme oranı ise %2’den daha düşüktür.

Son yıllarda DKİS olan hastalarda güncel tedavi olarak cilt ve meme başı koruyucu mastektomi seçiliyor. Total mastektomiden farklı olarak bu ameliyatta meme başı, areola(memenin etrafındaki kırmızı halka şeklindeki alan) ve meme cildi korunuyor, memenin içi tamamen boşaltılıp içerisine silikon implant konularak estetik kayıp olmadan ameliyat mümkün olabiliyor.

Klasik Lobüler Karsinoma İn Situ (LKİS): Memenin lobüler (Süt bezlerinde) kısmında anormal yapıdaki hücrelere rastlanmasıdır. Hastalığın adında “karsinoma” kelimesi geçmesine rağmen lobüler karsinoma in situ aslında bir meme kanseri değildir. Bu hastalığa sahip olan kadınların gelecekte meme kanserine yakalanma riski normal kişilere göre daha fazladır.

Lobüler karsinoma in situ’nun herhangi bir belirtisi yoktur. Çoğunlukla başka bir nedenden ötürü meme dokusuna biyopsi yapıldığında fark edilebiliyor. Lobüler karsinoma tanısı konulan kişiler, ileride meme kanserine yakalanmamak için düzenli doktor takibine girmelidir. Ayrıca profilaktik olarak cerrahi işlemler (Mastektomi gibi) ya da hormonal terapiler uygulanabiliyor.

İnvaziv Meme Kanserleri

Yayılma gösteren meme kanserleridir. En sık gözlenen tipleri; “invaziv duktal karsinoma” ve “invaziv lobüler karsinoma”dır.

İnvaziv Duktal Karsinoma

Aynı zamanda infiltratif duktal karsinoma olarak da biliniyor. Bu kanser türü meme kanallarında başlamış ve meme kanalının dışına memedeki yağ dokusuna yayılmıştır. Meme kanserinin en sık rastlanan türüdür. Meme kanseri tanısı konulan kişilerin yaklaşık %80’i invaziv duktal karsinomadır. İnvaziv duktal karsinoma; mamografi, ultrason, MRI, biyopsi, patoloji ile teşhis ediliyor.

İnvaziv duktal karsinomanın 4 farklı tipi bulunmaktadır:

Medüller Duktal Karsinom : Genellikle bu nadir rastlanılan bir kanser türüdür ve meme kanseri tanısı konan hastaların sadece %3-5’ inde görülüyor. Tümör genellikle mamogramda fark ediliyor ve her zaman yumru yapıda olmayabiliyor; süngerimsi yapıda da olabiliyor.

Müsinöz Duktal Karsinoma : Müsinoz duktal karsinomada, kanser hücreleri mukus üretir. Ürettikleri bu mukus da kanser hücreleri içerir. Dolayısıyla tümör mukus ve kanser hücrelerinin kombinasyonu formundadır. Bu kanser tipi, diğer invaziv duktal karsinoma türlerine göre daha iyi prognoza sahiptir.

Papiller Duktal Karsinoma: Bu kanser tipi mikroskop altında minik parmaklar şeklinde gözleniyor. Nadir vakada bu kanser tipi yayılım gösterir. Genellikle başka bir organa ya da dokuya yayılmaz.

Tübüler Duktal Karsinoma : Bu da nadir gözlenen invaziv duktal karsinoma türüdür. Tüm kanser vakalarının sadece %2’si tübüler duktal karsinoma tanısı alır. Tübüler duktal karsinoma 50 yaş ve üzeri kadınlarda daha sık gözlenir. Genellikle hormonal terapiye iyi yanıt verir. Bu kanser tipi adını kanser hücrelerinin mikroskop altındaki görünümünden alır; mikroskop altında yüzlerce minik tüp şeklinde gözlenir.

İnvaziv Lobüler Karsinom

Aynı zaman da infiltratif lobüler karsinom olarak da adlandırılır. İnvaziv duktal karsinomdan sonra ikinci en sık rastlanan meme kanseri türüdür. Bu kanser tipinin görüntülenmesi biraz zor olabiliyor. Dallanarak yayılım gösteriyor. Bu tümör tipinin her iki memede olma ( bilateralite) sıklığı yaklaşık %13, bir memenin farklı alanlarında görülme( multisentrisite) oranı yine %11 civarındadır, yani bilateral ve multisentrik olma eğilimi diğer tümör tiplerine göre daha fazladır. Mamografi, ultrason, MRI, biyopsi, patoloji ile tanı konulabiliyor.
Bu tümör tipinde diğer memede kanser yoksa bile koruyucu olarak diğer memeye de cilt ve meme başı koruyucu mastektomi yapılabiliyor.

İnflamatuar Meme Kanseri

Travma, irritasyon, ya da enfeksiyonlar sonucu vücutta kızarıklık, şişlik, ısı artışı oluşur. Buna enflamasyon adı verilir.
İnflamatuar meme kanseri de aynı bulguları verir. Meme derisinde kızarıklık, şişme, portakal kabuğu görünümü oluşur. Bu bulgular enfeksiyon ya da travmaya bağlı değildir. Bu bulgular kanser hücrelerinin ciltteki lenf damarlarını bloke etmesiyle oluşur.

İnflamatuar meme kanseri nadir görülür, tedavisi ve seyri diğer meme kanserlerinden farklıdır. Daha agresif seyirlidir.

Meme kanseri sınıflandırmasında American Joint Committee on Cancer (AJCC)’ nin TNM sınıflandırması kullanılıyor. Bu sınıflandırmada aşağıdaki başlıklara göre kanserin evresi belirleniyor:

T: Memedeki tümörün çapı
N: Memeye komşu lenf düğümlerinin( lenf nodu) durumu
M: Meme kanserinin vücudun diğer taraflarına yayılma durumu

Meme Kanseri Evreleri Nelerdir ?

Evre 0: DKIS (Duktal Karsinoma İnsitu) Tümör yeni oluşmaya başlamış.
LKIS (Lobüler Karsinoma İnsitu) Tümör yeni oluşmaya başlamış.

Evre 1: T1 (Tümör 2 cm den küçük) N0 (Koltukaltı Lenf Nodu yayılımı yok)

Evre 2 A : T0 (Memede tümör yok) N1 (Koltukaltında 1-3 adet Lenf Nodunda yayılım var)
T1 (Tümör 2 cm den küçük) N1 ( Koltukaltında 1-3 adet Lenf Nodunda yayılım var)
T2 (Tümör 2-5 cm arası) N0 (Koltukaltında Lenf Nodu yayılımı yok)

2 B : T2 (Tümör 2-5 cm arası) N1 (Koltukaltında 1-3 adet Lenf Nodunda yayılım var)
T3 (Tümör 5 cm den büyük) N0 (Koltukaltında Lenf Nodu yayılımı yok)

Evre 3 A : T0 (Memede tümör yok) N2 (Koltukaltında 4-9 arası Lenf Nodunda yayılım var)
T1-T2 ( Tümör 5 cm den küçük) N2 ( Koltukaltında 4-9 arası Lenf Nodunda yayılım var)
T3 (Tümör 5 cm den büyük) N1, N2

3 B : T4 ( Tümör herhangi bir boyutta ve komşu doku (deri, kas tutulumu var) (N0,N1, N2)
İnflamatuar meme kanseri, (Eğer beraberinde meme etrafında yaygın Lenf Nodu yayılımı varsa (N3) Evre 3C)

3 C : T1, T2, T3, N3 ( Meme etrafındaki Lenf Nodlarında yaygın yayılım var)

Evre 4 : Herhangi bir T, Herhangi bir N , M1 (Uzak Metastaz varlığı)

Evre 0: DKIS (Duktal Karsinoma İnsitu) Tümör yeni oluşmaya başlamış.
LKIS (Lobüler Karsinoma İnsitu) Tümör yeni oluşmaya başlamış.

Evre 1: T1 (Tümör 2 cm den küçük) N0 (Koltukaltı Lenf Nodu yayılımı yok)

Evre 2 A: T0 (Memede tümör yok) N1 (Koltukaltında 1-3 adet Lenf Nodunda yayılım var)
T1 (Tümör 2 cm den küçük) N1 ( Koltukaltında 1-3 adet Lenf Nodunda yayılım var)
T2 (Tümör 2-5 cm arası) N0 (Koltukaltında Lenf Nodu yayılımı yok)

2 B: T2 (Tümör 2-5 cm arası) N1 (Koltukaltında 1-3 adet Lenf Nodunda yayılım var)
T3 (Tümör 5 cm den büyük) N0 (Koltukaltında Lenf Nodu yayılımı yok)

Evre 3 A: T0 (Memede tümör yok) N2 (Koltukaltında 4-9 arası Lenf Nodunda yayılım var)
T1-T2 ( Tümör 5 cm den küçük) N2 ( Koltukaltında 4-9 arası Lenf Nodunda yayılım var)
T3 (Tümör 5 cm den büyük) N1, N2

3 B: T4 ( Tümör herhangi bir boyutta ve komşu doku (deri, kas tutulumu var) (N0,N1, N2)
İnflamatuar meme kanseri, (Eğer beraberinde meme etrafında yaygın Lenf Nodu yayılımı varsa (N3) Evre 3C)

3 C: T1, T2, T3, N3 ( Meme etrafındaki Lenf Nodlarında yaygın yayılım var)

Evre 4: Herhangi bir T, Herhangi bir N , M1 (Uzak Metastaz varlığı)

Özellikle ailesinde meme kanseri olan kadınlarda genetik tarama yapılabilir; BRCA1 ve BRCA 2 denilen genlerde mutasyon olup olmadığına bakılabilir. Bu genlerde mutasyon olan kadınların, ileride meme veya over (yumurtalık) kanseri olma riski normal kişilere göre daha yüksektir. Meme kanseri olan kadınların %5-10’unun bu genetik mutasyonu taşıdığı gözleniyor.

Genetik mutasyon testinin pozitif çıkması kanser tanısı için yeterli değil. Bu genetik test kansere yakalanma riskinizi sınırlandırmada oldukça yararlıdır.

Genetik mutasyonu olan kadınlarda meme ve over kanserine yakalanma riskini en aza indirgemek için bazı cerrahi müdahaleler yapılabilir. Bunlar;

 

  • Profilaktik Mastektomi (Henüz memede kanser oluşmadan meme dokusunun ameliyatla alınması): Burada meme başı ve cilt koruyucu mastektomi uygulanıyor.
  • Yumurtalıkların ameliyatla alınması.

Meme kanseri tedavisinde en başarılı sonuçlar genel cerrahın kılavuzluğunda yürütülen çoklu tedavi yöntemleri ve diğer branşların birlikte ortak çalışması (Multidisipliner) ile sağlanıyor.

10 yılı aşkın zamandır aşağıdaki branşlardan oluşan “ortak çalışma grubumuzla” meme kanseri şüphesi olan veya meme kanseri saptanmış olan vakalarda kişiye özel planlar çıkarılıyor ve bunlar hasta ile ayrıntılı bir şekilde paylaşılarak titizlikle uygulanıyor.

Ortak tıbbi çalışma grubumuzda bulunan uzmanlık alanları;

 

  • Genel Cerrahi
  • Estetik ve Plastik Cerrahi
  • Nükleer Tıp
  • Radyoloji
  • Patoloji
  • Onkoloji
  • (Gerektiğinde) Radyasyon Onkolojisi

Meme kanseri tedavisi stresli ve zor bir süreç olabilir. Farklı uzmanlıkları olan doktorların bir ekip olarak birlikte çalışması sayesinde tanı ve tedavi sürecindeki stresin azaltılması ve zorluklarla çok yönlü mücadele amaçlanmaktadır.

Meme kanserinin tedavisinde tek bir uzmanlık alanı görev almaz. Meme cerrahisi yapılırken genel cerrahın birlikte çalıştığı patoloji uzmanı konu hakkında deneyimli ve işinin ehli olmalıdır. Genel cerrah bazı meme ameliyatlarına estetik ve rekonstrüktif cerrah ile birlikte girmek ve operasyonu birlikte tamamlamak durumunda da kalabilir.

Sentinel lenf nodu örneklemesi yapılması gereken hastalarda nükleer tıp hekimi de hasta değerlendirmesine katılır.

Cerrahi öncesi veya sonrası tedavi sürecinde de medikal onkolog ve radyasyon onkoloji hekimleri ile ekip halinde hastaya yaklaşım önemlidir. Böyle baktığımızda en az 5 ya da 6 ayrı uzmanlık dalının meme kanserinin tedavisinde iş birliği içinde olduğunu görürüz. Buna multidisiplineer tedavi yaklaşımı denilmektedir.

Bu yaklaşımın hedefi hastalığın pek çok yönden aynı zamanda ele alınması ve hasta için en uygun tedavi yöntemi seçilerek başarı oranının arttırılmasıdır.

Meme kanserinde çok ileri evre kanserler hariç tedavide primer öncelik cerrahi tedavidir. İleri evre meme kanserlerinde önce onkolojik tedavi daha sonra cerrahi tedavi seçeneği gündeme alınıyor.

Meme kanseri tanısı hastanın kendi kendine muayene etmesi ile başlıyor. Kişi kendi memesinde bir değişiklik fark ettiğinde meme konusunda deneyimli genel cerrahi uzmanına gitmeli. Muayene sonrası 40 yaş altı hastaya meme USG, 40 yaş üstü hastaya meme USG ve mamografi yapılması öneriliyor. Duruma göre bu tetkiklere meme MRI eklenebiliyor. Buradan çıkan sonuçlara göre İİAB (İnce iğne aspirasyon biopsisi), Tru-cut Biopsi, İnsizyonel Biopsi, Vakum Biopsi, Eksizyonel Biopsi yöntemlerinden biri seçilerek doku tanısı konuluyor.

Kemoterapi" kelimesinin anlamı; "ilaçla tedavi"dir. Ancak çoğu zaman kanserin ilaçla/ilaçlarla tedavisi anlamında kullanılmaktadır.

Kemoterapi sistemik; yani tüm vücuda etki eden tedavi olarak tanımlanmaktadır. (kemoterapinin aksine cerrahi tedavi ya da radyoterapi lokal (yani vücudun belirli bir bölgesine etki eden) tedavidir). Kemoterapide uygulanan ilaçların başlıca hedefi; kanser hücrelerinin yok edilmesidir. Bununla birlikte kanserin ilerlemesinin durdurulması, kanserin yol açtığı semptomların giderilmesi de kemoterapi tedavisinin amaçları arasındadır. Kemoterapi maalesef sadece kanser hücrelerine değil, normal hücreleri de etkileyebilmektedir. Bu nedenle vücutta gözlenen yan etkileri vardır. Ancak kemoterapiye bağlı yan etkiler, tedavi öncesi ve tedavi sırasında yapılan destek tedavilerle günümüzde geçmişe oranla daha az yaşanmaktadır.

Meme Kanserinde Kemoterapi Ne zaman uygulanır?

• Meme kanserinin tedavisinde çoğunlukla cerrahi yönteme destek sağlamak amacıyla, ameliyat sonrası uygulanmaktadır. Bu sayede hastalığın tekrar etmesinin önlenmesi sağlanmaya çalışılır.

• Ancak bazı durumlarda hastalık daha ileri evredeyse, önce kemoterapi ile hastalığın gerilemesi sağlanır daha sonra cerrahi operasyon düşünülebilir.

• Hastanın ve hastalığın durumuna göre kemoterapi uygulamasının zamanı, kullanılacak ilaçlar, tedavi süresi farklılık gösterebilmektedir.

Hormonal Tedavi

• Hormonal tedavi sıklıkla "hormon replasman tedavi" ile karıştırılabilmektedir.

• "Hormonal tedavi" ya da "hormonoterapi" hormon reseptörü-pozitif meme kanserlerinde etkilidir. Östrojen hormonunu bloke ederek kanser hücrelerinin büyümesini engeller.

• "Hormon replasman tedavisi" ise menapoz döneminde östrojen hormonun azalmasının yarattığı rahatsızların önlenmesi amacıyla vücuda östrojen hormonu alımıdır. Yani "hormonal tedavi"nin tam tersidir.

• Hormonal tedavi cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi birincil tedavi seçeneklerine destek olarak kullanılmaktadır. Ancak belirtildiği gibi yanlızca "hormon reseptörü pozitif" olan hastalarda etkilidir. Hormonal tedavinin de kanserin tekrarının önlenmesinde oldukça yararlı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Radyoterapi diğer adıyla ışın tedavisi; X- ışınlarının kanser hücrelerinin DNA’larına zarar vererek bu hücreleri yok etmesi şeklinde tanımlanabilir. Elbette bu tedavi sırasında normal hücreler de radyasyondan etkilenebilir. Ancak normal hücreler kanser hücrelerine nazaran kendilerini daha iyi onarırlar.

Meme kanserinde radyoterapi ne zaman uygulanır?

• Hastalığın ve hastanın durumuna göre farklılık göstermekle beraber genellikle cerrahi uygulamalardan sonra tercih edilebilir. Cerrahiden sonra uygulanmasındaki hedef; vücudun tüm kanser hücresinden temizlenmesini sağlayarak hastalığın tekrarının önlenmesidir.

• Nadiren de cerrahi operasyonlardan önce uygulanabilir.

Meme kanserinden korunmak için değiştirilebilir risk faktörlerini bilmek ve bunlara dikkat etmek önemlidir.

Alkol: Kadınlarda düzenli olarak alınan alkol, meme kanseri riskini artırıyor. Dolayısıyla alkol alımının kısıtlanması veya alınmaması, meme kanserinden korunmada etkendir.

ALKOLÜ KISITLI VEYA HİÇ TÜKETMEYİN!

Doğal Beslenme: Kanser riskini azaltmak için antioksidan tabletler alınmasından ziyade antioksidanların doğal besinlerden alınması daha doğrudur.

DOĞAL BESLENİN!

Obezite: Fazla kilolu veya obez olmak özellikle menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini artırıyor.

KİLOYA DİKKAT!

Fiziksel Aktivite: Fiziksel aktivite azlığı kanser riskini arttırır mı? EVET.

Aktivite azlığının özellikle meme, rahim ve kalın barsak kanserinde riski artırdığı biliniyor.

AKTİF OLUN!

20 yaşından sonra ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi ve 2 yılda bir genel cerrahi uzmanı muayenesi, 40 yaşından sonra yine ayda bir kendi kendine muayene ve yılda bir kez uzman doktor muayenesi öneriliyor.

Sadece memenin radyolojik tetkiklerini yaptırarak meme takibi yapılması uygun değildir. Önce genel cerrahi muayenesi, sonrasında meme tetkiki yapılması ve mutlaka bu yapılan bu tetkiklerin genel cerrah tarafından tekrar değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Böylece meme takibinde hata payı minimalize edilmiş oluyor.

Meme Kanseri Sadece Kadınlarda mı Görülür?

Hayır. Erkeklerde de meme kanseri görülüyor. Fakat kadın olmak meme kanserinde bir risk faktörüdür. Kadınlarda, erkeklerden 100 kat daha fazla görülüyor.

Meme Kanseri Genetik Kökenli Bir Hastalık mıdır?

Yaklaşık %5-10 arası meme kanserinde genetik yatkınlık söz konusudur. (BRCA1 ve BRCA2 gibi gen mutasyonları taşıyanlarda)

Meme Kanseri Riski Yaş İle Beraber Azalır Mı?

Meme kanseri riski yaş ile birlikte azalmaz aksine artış gösterir. 30 yaşın üstünde artış göstermeye başlıyor. 50 yaş üstü kadınlarda, 50 yaş altındaki kadınlara göre dört kat daha fazla görülüyor. Meme kanseri tanısı almış hastaların yarısı 65 yaşın üstündedir.

Meme Kanseri Tanısı Konulan Bir Kadının Tedavi Sonrası Gebe Kalması Mümkün mü?

Meme kanseri sonrası uygulanan onkolojik tedaviler üreme fonksiyonlarını ciddi olarak etkileyebiliyor. Günümüzde onkolojik tedavi öncesi uygulanan birtakım üremeye yardımcı yöntemlerle bu sorunun önüne geçilebiliyor.

Aşırı Kilo Alanlar ve Obezler Meme Kanseri Riskini Daha Fazla mı Taşır?

Fazla kilolu veya obez olmak özellikte menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini artırıyor. Çünkü menopoz sonrası östrojen yağ dokusundan daha fazla salınıyor. Dolayısıyla yağ artışı östrojen seviyesini artırarak meme kanseri riskini yükseltiyor.

İyi Huylu Meme Hastalıkları Meme Kanseri Riskini Artırır Mı?

Memesinde birtakım iyi huylu lezyonları olan kişiler diğerlerine göre meme kanseri riskini biraz daha fazla taşıyor. Bu lezyonlardan bazıları; Fibrozis, adenozis, filloid tümör, duktal ektazi, bazı ductal hiperplaziler, papilloma, yağ nekrozu, metaplazi, fibroadenom vb.

Meme kanserinde cerrahi tedavi, tümörün hangi evrede olduğu, tümörün yeri ve büyüklüğü, cilt tutulumunun olup olmaması, lenf bezlerinin durumu, uzak organ yayılımının varlığı, hastalığın tipi, hastalığı seyri, hastanın yaşı, genel durumu ve hastanın tercihlerine göre farklılık gösterir. Bu yüzden meme cerrahisinde, cerrah tüm bunları değerlendirerek her hastası için özel bir yol haritası çizmek durumundadır. Bazı durumlarda ameliyat öncesi hastaya kemoterapi veya kemoterapi ile birlikte radyoterapi uygulanabilir. Bu planlamalar yapılırken onkoloji hekimleri ile birlikte karar vermek doğru yaklaşımdır.

Mastektomi; meme dokusunun tamamının veya büyük kısmının memedeki herhangi bir rahatsızlık nedeni ile cerrahi olarak alınmasıdır. Doktorunuzun hangi türde mastektominin sizin için uygun olduğuna karar verebilecek donanıma sahip olması gerekir. Bütün seçenekler doktorunuz tarafından size açıklanmalı ve birlikte en uygun tedaviyi seçmelisiniz.

Günümüzde meme kanserinin tedavisinde uygulanan başlıca cerrahi yöntemler şunlardır:

 

  • Total Mastektomi (Basit Mastektomi)
  • Modifiye Radikal Mastektomi + Aksiller Küretaj
  • Meme Koruyucu Mastektomi (Lumpektomi)
  • Meme Başı ve Cilt Koruyucu Mastektomi
  • Deri Koruyucu Mastektomi
  • Profilaktik Mastektomi

 

Total Mastektomi (Basit Mastektomi): Tüm meme dokusunun, meme derisinin, meme başı ve aerolanın (meme başı etrafındaki halka şeklindeki renkli kısım) alındığı ameliyattır. Bu ameliyatta lenf bezleri alınmaz. Bu prosedürden sonra (aynı anda herhangi bir rekonstrüksiyon -meme onarımı- yapılmadıysa) iyileşme süreci bir hafta kadar sürmektedir. Meme kanseri tedavisinde sınırlı oranda, özellikle çok ileri yaştaki kadınlarda, nadiren tercih edilmektedir.

Modifiye Radikal Mastektomi + Aksiller Küretaj: Önceki yıllarda daha fazla uygulanmış, günümüzde sınırlı şekilde uygulanan bu prosedürde tüm meme dokusu, meme derisi, meme başı ve aerola ile birlikte koltukaltı lenf bezlerinin büyük kısmı alınır. Etkinliği yüksek bir yöntem olarak kabul edilmektedir. İyileşme süreci (aynı anda herhangi bir rekonstrüksiyon -meme onarımı- yapılmadıysa) yaklaşık 1- 2 hafta sürebilir.

Meme Koruyucu Mastektomi (Lumpektomi): Memedeki tümör ve çevresindeki doku genişçe çıkarılır. Bazı onkoplastik yöntemlerle tümörün çıktığı yer, hastanın kendi meme dokusu kullanılarak doldurulabilir. Lumpektomi sonrasında mutlaka radyoterapi uygulanması gerekir. Bu ameliyat sonrası lokal lüks daha fazla görülmektedir. Bu yöntem günümüzde sıklıkla uygulanmaktadır.

Meme Başı ve Cilt Koruyucu Mastektomi: Meme kanseri ameliyatlarında son yıllarda kısıtlı sayıdaki merkezlerde yapılabilen en güncel yöntemdir. Eğer tümör meme başına ya da aerola bölgesine yakın değilse öncelikli olarak günümüzde meme başı koruyucu mastektomi tercih edilmelidir. Meme kanseri ameliyatı olup meme dokusunun tamamının alınmasına rağmen kozmetik sonuçları mükemmeldir. Ayrıca bu ameliyatı meme koruyucu cerrahiden ayıran en büyük fark, meme başı ve cilt koruyucu mastektomiden sonra radyoterapi ihtiyacının olmamasıdır (Lenf bezlerinin durumuna bağlı kısıtlı sayıda hasta hariç). Bu ameliyata genel cerrahın yanında plastik cerrahi uzmanı da eşlik eder. Bu prosedürde meme başı ve aerola alınmadan meme dokusu alınmaktadır. Memeye uygulanan özel kesi yöntemleri ile sadece içi boşaltılarak tüm meme dokusu alınır, meme dokusundan boşalan yere silikon implant konularak ya da hastanın kendi dokusu kullanılarak yeni meme oluşturulur ve diğer meme ile tam bir simetri sağlanır.

Meme kanserine yakalanma riski yüksek, genetik olarak meme kanserine yatkın, BRCA1,2 gibi gen mutasyonları olan kişilerde, hastalıktan korunmak için profilaktik (koruyucu) mastektomi tercih edilebilir. Bu kadınların meme ameliyatında da bu yöntem uygulanır.

Deri Koruyucu Mastektomi: Meme kanserinde tümör, meme başına çok yakınsa meme başının korunması mümkün olmamaktadır. Böyle durumlarda sadece deri koruyucu mastektomi uygulanabilir. Meme başı ve cilt koruyucu mastektomiden tek farkı, bu prosedürde meme dokusu ile birlikte meme başı ve areola da alınır, yine meme derisine dokunulmaz. Meme kaybının pek çok kadında ağır psikolojik etkilere neden olduğu bilinmektedir. Çoğunlukla mastektomi ile eş zamanlı rekonstrüksiyon (meme onarımı) yapılmaktadır. Deri koruyucu mastektomide meme derisi alınmadığı için iyi bir kozmetik sonuç alınabilmektedir.

Profilaktik (Koruyucu) Mastektomi: Meme kanseri gelişme riski yüksek olan kadınlarda, bu riski azaltmak ve hastalığın oluşmasını önlemek amacıyla yapılan bir ya da her iki meme dokusunun da alındığı ameliyatlardır. BRCA gen mutasyonu olan kadınlar ya da ailesinde meme kanseri olan kadınlar bu ameliyatı tercih edebilirler. Profilaktik mastektomi de lenf nodülleri alınmasına gerek yoktur (kanserli doku olmadığı için). BRCA gen mutasyonu olan kadınlar profilaktik mastektomi ile eş zamanlı yumurtalıklarını da aldırabilirler. Hangi mastektomi prosedürünün sizin için uygun olduğuna doktorunuzun rehberliğinde karar vermelisiniz.

 

Meme kanseri ameliyatından önce eş zamanlı olarak koltuk altı ve meme çevresi lenf bezleri de değerlendiriliyor.Bu değerlendirme elle muayene, meme usg, mamografi ve gerekirse bu lenf bezlerine iğne biopsisi yapılarak oluyor. Bunların neticesinde ele gelen patolojik boyut ve yapıdaki lenf bezleri olması durumunda buralara iğne biopsisi yapılabiliyor. Sonuç kanser yayılması olarak gelirse (Gelen yere göre uygulama farklı oluyor) ya tedavi şekli değişiyor veya o bölgedeki lenf bezleri de ameliyatta çıkarılıyor.Biopsi sonucu negatif gelirse veya muayene ve tetkiklerde patolojik yapıda lenf bezi saptanmamış ise ameliyat sırasında lenf bezleri özel yöntemlerle değerlendirilerek (Lenfosintigrafi + Gama Sayaç ile SLNB) çıkan neticelere göre lenf bezlerinin alınmasına karar veriliyor.

Meme kanseri ameliyatında koltuk altı lenf bezleri ya ameliyat sırasında meme dokusu içine veya meme başı etrafına mavi boya vererek, ve/veya ameliyat günü nükleer tıp bölümünde önce lenf haritası çıkarılıp ameliyat sırasında gama sayacı kullanılıp ölçüm yapılarak değerlendiriliyor. Mavi boya yönteminde ameliyat sırasında verilen boyanın koltuk altındaki yayılmasına bakılıyor. Boyadığı lenf düğümü kanser hücrelerinin ilk yayıldığı bekçi nodül (Sentinel LenfNodu) oluyor. Bu lenf düğümü çıkarılıp patolojiye gönderiliyor. Bu yönteme SLNB ( Sentinel Lenf Nodu Biopsisi) deniliyor.

Sonuç negatif gelirse diğer lenf bezlerine dokunulmuyor. Pozitif gelirse yani lenf bezi yayılımı varsa koltukaltı lenf bezlerinin çoğu alınıyor. SLNB de ayrıca duyarlılığı artırmak ve yanlış negative sonuçları önlemek için lenfosintigrafi kullanılabiliyor. Lenfosintigrafide önce hastanın memesinin lenf akış haritası çıkarılarak sentinel lenf nodu bulunuyor ve hasta üstünde iz düşümü işaretleniyor. Daha sonra nükleer tıp uzmanı da ameliyata iştirak ediyor.

Gama sayacı kullanılarak küçük bir kesiden nokta atışı yapılarak %100 e yakın doğrulukla bekçi nodül bulunuyor ve bu patolojiye gönderiliyor; sonuca göre diğer lenf bezlerinin alınıp alınmamasına karar veriliyor. Lenfosintigrafi ve gama sayacı kullanılarak yapılan sentinel lenf nodu tespitinde,sadece mavi boya kullanılarak yapılan sentinel lenf nodu biopsisine göre ciddi avantaj vardır. Lenfosintigrafi oluşabilecek hatalı değerlendirmelerin önüne büyük oranda geçmiş oluyor.

Meme kanseri ameliyatı geçiren hastanın cerrahi süreci geçtikten sonra onkoloji bölümüne yönlendiriliyor. Nihai patoloji sonuçlarıyla birlikte hasta değerlendirilerek kişiye özel tedavi protokolu oluşturuluyor ve bu protokol hızlıca uygulamaya konuluyor.

Birçok kadın meme kanseri tedavisinden sonra hamile kalabilir. Bununla birlikte, bazı tedaviler hamile kalmayı zorlaştırabilir. Bir gün çocuk sahibi olmak isteyebileceğinizi düşünüyorsanız veya seçeneklerinizi açık tutmak istiyorsanız doktorunuzla doğurganlık hakkında konuşmak için en iyi zaman meme kanseri tedavisine başlamadan önce. Meme kanseri ileri yaşlarda daha sık görülür. Ancak, meme kanseri geçirmiş daha genç bir kadınsanız, meme kanserinin çocuk yeteneğini nasıl etkilediği ve ekstra risk olup olmadığı hakkında sorularınız olabilir. 

Meme kanserinden sonra bebek sahibi olabilir miyim? 

Meme kanseri için bazı tedaviler bir kadının doğurganlığını (bebeği olma becerisi) etkileyebilir. Örneğin, meme kanseri için kemoterapi yumurtalıklara zarar verebilir, bu bazen ani veya gecikmiş infertiliteye neden olabilir. Yine de, birçok kadın tedaviden sonra hamile kalabilir. Doğurganlıkla ilgili doktorunuzla konuşmanız için en iyi zaman göğüs kanseri tedavisine başlamadan önce. Kanser tedavisinin doğurganlığı nasıl etkileyebileceği hakkında daha fazla bilgi için bkz. Doğurganlık ve Kanserli Kadınlar. 

Hamilelik ve emzirme meme kanserimi geri getirir mi?

 Birçok meme kanseri östrojene duyarlıdır, bu nedenle meme kanseri olan kadınlar için, bir gebelikten kaynaklanan yüksek hormon seviyelerinin, kanserin geri gelme ihtimalini artırabileceği endişesi taşıyordu. Çalışmalar, yine de, gebeliğin başarılı tedaviden sonra kanser gelme riskini arttırmadığını göstermiştir. Ayrıca meme kanseri tedavisinden sonra emzirmenin tekrarlama riskini arttırdığına dair bir kanıt yoktur. Aslında, bazı araştırmalar emzirme öyküsü olması kanser gelme riskini azaltabileceğini gösteriyor.

Meme kanseri tedavisinden sonra ne kadar süre beklemeliyim? 

Çocuk sahibi olmak istiyorsanız, bazı doktorlar göğüs kanserinden kurtulanlara hamile kalmaya çalışmadan önce tüm tedavinin bitimini bekleyerek en az 2 yıl beklemelerini öneriyorlar. Beklemek için en iyi zaman süresi açık değildir, ancak 2 yılın, kanserin herhangi bir erken dönüşünü bulmak için yeterli zaman olduğu düşünülür ve bu da hamile olma kararınızı etkileyebilir. Bu tavsiyenin herhangi bir klinik araştırmadan elde edilen verilere dayanmadığını unutmayın. Ve bazı meme kanseri 2 yıllık izinden sonra geri gelebilir, bu nedenle her vaka farklıdır. Kararınız, yaşınız, daha fazla gebelik isteğiniz, göğüs kanseri türü ve kanserin erken dönüş riski gibi birçok şeye dayanmalıdır. Meme kanseri tedavisi erken teşhis sayesinde kanser etkisini göstermeden engellenebildiğini unutmayınız.

Meme kanseri, günümüzde kadınlarda en sık görülen kanser türlerindendir. Erken teşhis sağ kalımda son derece önemlidir. Bu nedenle düzenli meme kontrolünün ne kadar önemli olduğu açıktır.

Meme takibinde sadece radyolojik tetkik ve radyolog değerlendirmesi yeterli değildir. Radyolojik tetkiklerin meme muayenesi ile birlikte bu konuda deneyimli cerrah tarafından değerlendirilmesi hastanın mutlak yararınadır.

Bununla birlikte muayene sonrası istenilecek olan radyolojik tetkikleri değerlendirecek olan radyoloji uzmanının deneyimi de oldukça önemlidir. Meme tetkiki yapan radyoloğun memeye spesifik çalışan hekim olması, lezyonları tanımlamada ve yön göstermede büyük avantaj sağlar.

Meme kanseri tedavisinde en başarılı sonuçlar, genel cerrahın kılavuzluğunda yürütülen çoklu tedavi yöntemleri ve diğer branşların birlikte ortak çalışması ile sağlanır.

10 yılı aşkın zamandır aşağıdaki branşlardan oluşan ‘’ortak çalışma grubumuzla’’ meme kanseri şüphesi olan ve meme kanseri saptanmış olan vakalarda kişiye özel planlar çıkarılmakta ve bunlar hasta ile ayrıntılı bir şekilde paylaşılarak titizlikle uygulanmaktadır. Ortak çalışma grubumuzda bulunan uzmanlık dalları şunlardır:

 

  • Genel cerrah
  • Radyolog
  • Patolog
  • Estetik ve plastik cerrah
  • Onkolog
  • Nükleer tıp uzmanı

 

Meme kanseri tanısı konmuş uygun vakalarda kişisel pratiğimde, ameliyata plastik cerrahi uzmanı ile birlikte girerek cilt ve meme başı koruyucu mastektomi uygulamayı tercih etmekteyim. Böylece herhangi bir estetik kayıp olmadan ameliyatı tek seansta gerçekleştirebilmek mümkün olmaktadır.

Meme kanseri tanısı konulan hastalarda memedeki kitleyle eş zamanlı koltukaltı muayenesi ve tetkikleri de özel olarak değerlendirilmelidir.

Sentinel lenf bezi örneklemesi denilen yöntemle, memedeki tümörün ilk etkilediği lenf bezi bulunur ve lenf bezi pozitif ise koltukaltı lenf bezleri çıkarılır. Sentinel lenf bezi negatif ise koltukaltı lenf bezi diseksiyonu (ameliyat ile çıkarılması) yapılmaz.

Bu amaçla meme kanseri nedeniyle ameliyat olacak olan hastalarımız ameliyat öncesi nükleer tıp bölümünde bu konuda uzman hekim tarafından değerlendirilir.

Lenfosintigrafi denilen lenf haritası çıkarılır. Daha sonra hasta ameliyathanede uyuduktan sonra yine nükleer tıp hekimi ameliyathaneye gama prop ile gelerek koltukaltı bölgesine rehberlik eder ve bu rehberlik eşliğinde koltukaltı bölgesinden yaklaşık 2 cm’lik kesi yapılarak sentinel lenf bezlerine ulaşılır. Daha sonra deneyimli patologlar tarafından hasta uyurken çıkarılan parça incelenir ve sonuç negatif gelirse koltukaltına ilave işlem yapılmaz.

Meme Kanserinin Güncel Tedavi Yöntemleri konusu ile alakalı soru cevaplardan oluşan kısa bilgileri aşağıdaki başlıklara tıklayarak okuyabilirsiniz.

Meme başı, areola denilen meme başı etrafındaki renkli kısım ve meme cildi korunuyor. Memenin içi tamamen boşaltılıyor. Aynı seansta meme silikon implantla veya hastanın kendi dokusu ile (sırt veya karın bölgesinden alınan) dolduruluyor.

Hasta ameliyat sonrası herhangi bir kozmetik kayıp yaşamıyor.

Meme başı ve cilt koruyucu mastektomide meme dokusunun tamamı alınır, nüks ihtimali son derece azalmış olur, meme koruyucu cerrahide (MKC) ise sadece memedeki tümörlü alan genişçe çıkarılır. Meme Koruyucu Cerrahi (MKC) sonrası mutlaka radyoterapi uygulanırken, Meme Başı ve Cilt Koruyucu Mastektomi sonrası radyoterapi nadiren, çok özel durumlarda gerekebilir.

  • Her tümör çapında uygulanabilir.
  • Duktal Karsinoma İnsitu varlığında yapılabilir.
  • Lokal ileri meme ca tanısı almış olması engel değildir.
  • Meme başına 2 cm den az mesafe olanlarda deri koruyucu mastektomi yapılabilir.
  • Meme Kanseri tanısı konulan hastaların yaklaşık %85-90’ı bu yukardaki gruba girmektedir.

Meme Başı ve Cilt Koruyucu Mastektomi, ileri evre meme kanseri hariç çoğu meme kanserinde (bazı kriterleri gözeterek) güvenle uygulanabiliyor, meme başı ve areola kompleksi korunduğundan, kozmetik açıdan sonuçlar mükemmel oluyor. Meme Koruyucu Cerrahiye (MKC) göre farkı, MKC de hastaların istisnasız hepsine radyoterapi uygulanırken bu yöntem sonrası radyoterapi zorunlu değildir. (Bazı durumlarda, örneğin; Yaygın koltukaltı lenf nodu yayılımı varsa yapılabilir)

Bu ameliyat her meme kanseri vakasında olması gereken gibi multidisipliner bir yaklaşım gerektiriyor. Ameliyata meme cerrahisinde deneyimli genel cerrahi uzmanı ile birlikte, bu ameliyatta tecrübeli estetik ve plastik cerrahi uzmanı birlikte giriyor. Meme başı ve bırakılan meme cildinin beslenmesinin bozulmadan ameliyatın yapılması son derece önemli. Ameliyat ekibi sadece bu kadarla kısıtlı değil.

Ayrıca ameliyata nükleer tıp uzmanı ve patolog da eş zamanlı olarak iştirak ediyor. Nükleer tıp uzmanı koltuk altı değerlendirilmesinde kullanılan Lenfosintigrafi ve Sentinel Lenf Nodu Biopsisi (SLNB) aşamasında devrede oluyor. Özel yöntemle çıkarılan lenf düğümü ameliyathanede hazır bekleyen patoloji uzmanına veriliyor. Patoloji uzmanının ameliyat anında yaptığı değerlendirme (Frozen Patoloji) sonucuna göre koltuk altı lenf düğümlerinin alınıp alınmamasına karar veriliyor.

Bu ameliyatta deneyim ve ekibin birbiriyle uyumlu çalışması son derece önem arz ediyor.

Bu ameliyat sayılı deneyimli merkezlerde yapılabiliyor. Ameliyatın yapılabilmesi için teknik donanım yanında, deneyimli ve birbirleriyle uyumlu ekiplere ihtiyaç bulunuyor. 11 yılı aşan süredir birliktelikte başarılı sonuçlar alan ekibimiz aşağıda bulunan uzmanlık türlerinden oluşmaktadır; 

  • Genel Cerrahi
  • Estetik ve Plastik Cerrahi
  • Nükleer Tıp
  • Patoloji
  • Onkoloji
  • Radyoloji

Bu ameliyatta, hastanın meme başı, areola denilen meme başı etrafındaki halka şeklindeki renkli kısım ve memenin cildi korunuyor; meme dokusu ise tamamen çıkarılıyor. Aynı seansta silikon implant veya hastanın kendi dokusu ile (sırt veya karın bölgesinden alınan dokularla) meme cildinin içi doldurularak yeni meme oluşturuluyor. Bu işlemler genelde meme başı etrafına veya meme altından yapılan küçük kesilerden yapılıyor. Hastalarda ameliyat sonrası meme kanseri ameliyatı olduğu nerdeyse hiç belli olmayacak şekilde mükemmel kozmetik sonuç sağlanabiliyor.

Gerektiğinde diğer kanser olmayan memeye de simetriyi ve kozmetik görüntüyü düzeltmek için bir takım estetik girişimler (dikleştirme, küçültme vs.) hasta isteği de doğrultusunda aynı seansta yapılabiliyor.

Ameliyattan önce meme ile eş zamanlı olarak koltuk altı ve meme çevresi lenf bezleri de değerlendiriliyor. Bu değerlendirme elle muayene, meme usg, mamografi ve gerekirse bu lenf bezlerine iğne biopsisi yapılarak oluyor. Fakat bu değerlendirmeler yine de yeterli olmuyor. Koltuk altı lenf bezlerinin alınmasına meme ameliyatı ile eş zamanlı olarak yapılan Sentinel Lenf Nodu Biopsisi (SLNB) ile karar veriliyor. Sentinel Lenf Nodu, memedeki tümörün ilk etkilediği bekçi nodül anlamına geliyor.

Sentinel Lenf Nodu tespiti, ameliyattan hemen önce nükleer tıp bölümünde yapılan lenfosintigrafi denilen lenf haritalaması ile yapılıyor. Daha sonra ameliyatın başında nükleer tıp uzmanı eşliğinde gama prop denilen bir sayaç kullanılarak sentinel lenf nodu bulunuyor ve küçük bir kesiden SLNB yapılıyor. Çıkarılan parça patolog tarafından ameliyat sırasında inceleniyor (Frozen patoloji) ve sonuca göre koltuk altı lenf bezlerinin gereksiz alınması engelleniyor.

Hastaların ameliyat hazırlıkları hastaneye yatırılmadan yapılmakta, ameliyat günü hastaneye yatmaktadır. Ameliyat sabahı önce nükleer tıp bölümünde lenfosintigrafi yapılıyor; daha sonra genel cerrah, plastik cerrah, patolog, nükler tıp uzmanından oluşan ekiple ameliyata alınıyor.

Ameliyat sonrası genelde hastalar 1 veya 2 gün hastanede kalırken, sonrasında taburcu ediliyor. Ameliyat sonrası konulan drenler genelde 1 hafta içinde aşamalı olarak alınıyor. Hastalar ameliyattan hemen sonra kendi ihtiyaçlarını kimseye gerek duymadan sağlayabiliyor.

Ameliyat sonrası hastalar onkoloji uzmanına yönlendiriliyor ve onkolojik değerlendirme sonrası kişisel tedavi protokollleri (Kemoterapi, hormonoterapi vs) belirleniyor ve bunlar hızlıca uygulamaya konuluyor.